POSSEIBLE
https://www.posseible.org/index.php/pub
<p><em><span style="font-weight: 400;">Posseible </span></em><span style="font-weight: 400;">yılda iki kez (temmuz-aralık) yayımlanan, hakemli</span><strong> </strong><span style="font-weight: 400;">ve açık erişimli bir felsefe dergisidir.</span></p> <p><span style="font-weight: 400;">Dergimizin adı ilhamını </span><em><span style="font-weight: 400;">posse </span></em><span style="font-weight: 400;">(-ebilmek) ve </span><em><span style="font-weight: 400;">est </span></em><span style="font-weight: 400;">(olmak) fiillerinin Tanrı’daki ayırt edilemezliğini vurgulamak üzere </span><em><span style="font-weight: 400;">possest</span></em><span style="font-weight: 400;"> kavramında buluşturan Nicolaus Cusanus’tan almıştır.</span></p> <p><span style="font-weight: 400;">2012’de yayın hayatına başlayan </span><em><span style="font-weight: 400;">Posseible: Felsefe Dergisi</span></em><span style="font-weight: 400;"> 2016 yılından beri The Philosopher’s Index</span><strong> </strong><span style="font-weight: 400;">tarafından dizinlenmektedir. </span></p> <p><strong>ISSN: 2147-1622</strong></p>Posseible Yayın Ekibitr-TRPOSSEIBLE2147-1622Paul Ricoeur’ün Üçlü Mimesis Anlayışı ve Edebiyatın Etkileme Gücü
https://www.posseible.org/index.php/pub/article/view/183
<p>Bu yazıda Paul Ricoeur’ün üçlü mimesis anlayışı üzerine yoğunlaşarak yazınsal metinlerin metin dışı dünyaya nasıl göndermede bulunduklarını göstermeye çalışıyorum. Ricoeur’ün mimesis kuramı, Aristoteles’in mimesis anlayışının genişletilmiş ve radikal bir yorumudur. Ricoeur mimesis kavramının tam anlamıyla kavranabilmesi için onu muthos kavramı ile bir bağlılaşıklık içinde yorumlamamız gerektiğini savunur. Öte yandan “muthos”u durağan ve kapalı bir sistem olarak anlaşılan “olay örgüsü” olarak değil “olayörgüleştirme” olarak çevirerek mimetik etkinliğe okuru da içine alan dinamik bir anlam katar. Bu yolla Ricoeur, kurmacanın göndergesel işlevini yeniden tesis eder, okuru edilgen rolünden çıkararak mimetik etkinliğin etkin bir katılımcısı haline getirir ve mimesisi salt bir kopya olarak anlaşılmaktan kurtarıp üretken bir gönderge olarak yeniden yorumlar. Ricoeur’ün yaklaşımı, yapısalcı ve göstergebilimsel eleştirilerin metnin dışına çıkmasını engelleyen “kapalı sistem” anlayışına karşı bir tavır almaktadır. Ricoeur, metnin yaşam, eylem dünyası ile bağlantılı olduğunu savunur, yazınsal metin dolayımlı bir yoldan eylem dünyasına göndermede bulunur ve okurun bu dünyayı kavrama ve anlamlandırma biçimini yeniden şekillendirir. Bu biçimlendirme okuma eylemi esnasında gerçekleşir. Okuma eylemi okurun dünyasından başlayıp yazınsal kurmacanın içinden ilerleyerek yeniden okurun dünyasına dönen çok katmanlı bir süreçtir ve bu süreci anlamak için Ricoeur fenomenolojinin ve hermeneutiğin araçlarına başvurmamız gerektiğini savunur. Bu fenomenolojik hermeneutiğin görevi yaşamdan kaynaklanan ve yaşama doğru akan bu işlemler dizisini yeniden yapılandırmaktır. Sonuç olarak, Ricoeur’ün mimesis kuramı, Platoncu mimesis kavramından Aristotelesçi mimesis kavramına geçişi sağlayarak, kurmacanın göndergesel işlevini sürgün edildiği yerden geri çağırır ve edebiyatın kendine özgü dönüştürücü gücünü ortaya koyarak kurmaca ve gerçeklik arasındaki ilişkiye dair özgün bir açıklama sunar.</p>e. Murat ÇELİK
Telif Hakkı (c) 2024 POSSEIBLE
https://creativecommons.org/licenses/by/4.0
2024-07-302024-07-3013111510.5281/zenodo.12800279Mantıksal Atomculuktan Bağlamsal Örnekçiliğe Wittgenstein’da Sözcüklerin Anlamı
https://www.posseible.org/index.php/pub/article/view/184
<p>Wittgenstein <em>Tractatus</em>’ta mantıksal atomcu bir açıklama modeli doğrultusunda dil ile dünyanın karşılıklılığı tezini savunur. Böylece sözcük ile nesne birbirine doğrudan bağlanır. Sözcüklerin anlamı karşılık geldikleri yalın nesneler olarak belirlenmekte ve güçlü bir göndergesel dil anlayışı sunulmaktadır. <em>Soruşturmalar</em>’da ise Wittgenstein, sözcüklerin anlamı konusundaki sorunu nesnenin kendisinden nesneye işaret etme edimine kaydırır. Örnekle tanımlamanın olanağı soruşturularak sözcüklerin anlamı sosyal bir zeminde işaret edilen birimler olarak bağlamsal örneklere bağlanmaktadır. Sözcüklerin anlamı da mantıksal bir analiz yerine bağlamsal bir betimleme ile belirlenir. Bu açıdan teorik ve mantıksal dil açıklamasını şekillendiren göndergesellik yaklaşımı gevşetilerek, bağlamsal bir örnekçilik doğrultusunda sürdürülmüştür. Dolayısıyla dilin belirli kullanımları açısından sözcüklerin anlamı, gündelik ve pratik yoldan da olsa nesnelerle bağlamsal olarak ilişkilendirilmekte ve düşünürün bu sorunlar alanı çerçevesinde felsefesinde bir süreklilik söz konusu edilebilmektedir. Bu doğrultuda makalenin amacı, bu sürekliliği belirli sınırlar çerçevesinde ortaya koyarak düşünürün sözcüklerin anlamına ilişkin görüşlerini nasıl rafine hale getirdiğini göstermektir.</p>Ahmet Cüneyt GÜLTEKİN
Telif Hakkı (c) 2024 POSSEIBLE
https://creativecommons.org/licenses/by/4.0
2024-07-302024-07-30131163310.5281/zenodo.12800317Platon’un Sophistes Diyaloğundaki Varlık Görüşü Stoa Ontolojisinde Nasıl Aşılır?
https://www.posseible.org/index.php/pub/article/view/185
<p>Görünüş-gerçeklik, ruh-beden gibi ayrımların yapılmadığı Stoa ontolojisi veya fiziği, var olan bedenli gerçekliklere ek olarak bedensizlerin de bir şekilde süregittiğini göstermek için, <em>var olan</em>’ı tahtından indirip, onun yerine en üst cins olarak <em>bir şey</em>i konumlandırır. Platon’un <em>Sophistēs</em> diyaloğundaki ünlü tanrılar ve devler savaşı (<em>gigantomakhia</em>) bölümünde yaptığı var olan tanımını (etkileme/etkilenme gücü) benimsemeleri nedeniyle, Stoacılar felsefe tarihi boyunca diyalogda toprağın evlatları olarak tasvir edilen kişilerle bir tutulmuşlardır. Aktif (tanrı/doğa) ve pasif (madde) olmak üzere iki ilke belirlemeleri, ruh, erdem ve bilgelik gibi şeyleri beden olarak kabul etmeleri, bedenlerin yanında bedensizlere yer vererek, var olandan daha üst bir cinsle, yani <em>bir şey</em>le birleştirmeleri, bu yakıştırmaları geçersiz kılmaktadır. Bu çalışmanın amacı, öncelikle Stoacıların materyalist olup olmadıklarını ve Tanrılar ve Devler Savaşı’nda bahsedilen toprağın evlatlarına/devlere karşılık gelip gelmediklerini soruşturmaktır. Bu soruların cevaplanabilmesi için, Stoa ontolojisi ve onun en temel kavramlarından olan <em>bir şey</em> ile Platoncu idealar ya da genel olarak kavramların Stoa ontoloji şemasındaki yerlerinin neresi olduğu incelenecektir. Çalışmada diyaloğun sadece 237d ile 246a-249d bölümüne odaklanılacaktır.</p>Buse Burcu ÇİÇEK
Telif Hakkı (c) 2024 POSSEIBLE
https://creativecommons.org/licenses/by/4.0
2024-07-302024-07-30131345610.5281/zenodo.12800325Postmodern Durum(lar), Postmodern Dil Oyunları ve Mimarlık Üzerine Bir Değerlendirme
https://www.posseible.org/index.php/pub/article/view/186
<p>Postmodernizm’den söz edildiğinde, temel referanslardan biri Fransız düşünür Jean-François Lyotard’ın 1979 tarihli <em>Postmodern Durum</em> adlı çalışması olmasına rağmen, söz konusu çalışmada genel çerçevesi çizilen postmodern kavram ile bu kavramın farklı entelektüel alanlardaki yansımaları bütünüyle örtüşmez. Bu sapmanın arka planında, Lyotard’ın postmodern durum olarak tanımladığı kavramsal çerçeveyi çizerken, bir yöntem olarak ele aldığı Wittgenstein’ın dil oyunları kuramı odağa alınacak ve Lyotard’ın Wittgenstein’ı yanlış yorumladığı iddiası üzerinden postmodern durum tartışmaya açılacaktır. Raporda öne çıkan sosyal bağ, meşruiyet, konsensus gibi temel kavramların Habermas, Lyotard ve Wittgenstein çapraz okumalarıyla karşılaştırmalı yeniden değerlendirilmesi, postmodernizm başlığı altındaki postmodern durumların çoğulluğunu ortaya koyabilir; ancak bu temel referansa ait yöntemin bir yanlış okuma olarak atfedilmesi çalışmanın meşruiyeti açısından nasıl yorumlanmalıdır sorusunun cevabı, okuyacağınız metnin öne çıkan sonuç yargılarından biri olacaktır. Sonsöz ise, bu geniş düşünsel perspektif içinde, <em>postmodern durum</em> ve mimarlık ilişkisi üzerine bir değerlendirmeye ayrılmıştır.</p>Hande TOMBAZ
Telif Hakkı (c) 2024 POSSEIBLE
https://creativecommons.org/licenses/by/4.0
2024-07-302024-07-30131577610.5281/zenodo.12800336