POSSEIBLE
https://www.posseible.org/index.php/pub
<p><em><span style="font-weight: 400;">Posseible </span></em><span style="font-weight: 400;">yılda iki kez (temmuz-aralık) yayımlanan, hakemli</span><strong> </strong><span style="font-weight: 400;">ve açık erişimli bir felsefe dergisidir.</span></p> <p><span style="font-weight: 400;">Dergimizin adı ilhamını </span><em><span style="font-weight: 400;">posse </span></em><span style="font-weight: 400;">(-ebilmek) ve </span><em><span style="font-weight: 400;">est </span></em><span style="font-weight: 400;">(olmak) fiillerinin Tanrı’daki ayırt edilemezliğini vurgulamak üzere </span><em><span style="font-weight: 400;">possest</span></em><span style="font-weight: 400;"> kavramında buluşturan Nicolaus Cusanus’tan almıştır.</span></p> <p><span style="font-weight: 400;">2012’de yayın hayatına başlayan </span><em><span style="font-weight: 400;">Posseible: Felsefe Dergisi</span></em><span style="font-weight: 400;"> 2016 yılından beri The Philosopher’s Index</span><strong> </strong><span style="font-weight: 400;">tarafından dizinlenmektedir. </span></p> <p><strong>ISSN: 2147-1622</strong></p>Posseible Yayın Ekibitr-TRPOSSEIBLE2147-1622İki Küçük Karşılaşma: Önay Sözer’in Ardından
https://www.posseible.org/index.php/pub/article/view/162
e. Murat ÇELİK
Telif Hakkı (c) 2023 POSSEIBLE
https://creativecommons.org/licenses/by/4.0
2023-07-252023-07-2512110610810.5281/zenodo.8179184Söyleşi: Adriel M. Trott ile Aristoteles’te Maddenin Formu üzerine
https://www.posseible.org/index.php/pub/article/view/161
<p>Çiğdem Yazıcı, Adriel M. Trott ile Aristoteles üzerine yaptığı çalışmalarla ilgili bir söyleşi <br />yaptı.</p>Çiğdem YAZICIAdriel M. TROTT
Telif Hakkı (c) 2023 POSSEIBLE
https://creativecommons.org/licenses/by/4.0
2023-07-252023-07-2512110010510.5281/zenodo.8171519“Duyulurun Kartografyasını Değiştirmek”
https://www.posseible.org/index.php/pub/article/view/158
<p>Bu yazının amacı yirmi birinci yüzyılda mimarlığın duyulurun paylaşımındaki olası rolünü tartışmaktır. Bu amaçla BMW şirketinin Almanya’nın Leipzig kentinde bulunan merkez binasının mekânsal tasarımını ele alacak olan bu yazının iddiası şudur: Mimarlık her zaman politiktir ve sadece güce itaat eden, tek çıktısı salt estetik biçim olan pasif bir aygıt değildir. Aksine, estetiğin politika ile ne derece ilgili olduğunun, duyulur düzeyinde bir örneğidir. Bu iddiayı temellendirmek ve tasarımın siyasi boyutunu tartışmak üzere çalışmalarında siyasi deneyimin estetik boyutuna işaret eden Jacques Rancière’in konu hakkındaki düşüncelerine başvurulacaktır. Bahsi geçen mimari strüktürde paylaşılan ortak mekânı yeniden şekillendiren mimarlığın mekânın eşit kullanımı hakkındaki tutumu, Rancière’in duyulurun paylaşımı fikrine dayanarak değerlendirilecek ve mimari bir strüktürün olası estetik ve politik etkileri tartışılacaktır.</p>Tuğba AYAS ÖNOL
Telif Hakkı (c) 2023 POSSEIBLE
https://creativecommons.org/licenses/by/4.0
2023-07-252023-07-2512111910.5281/zenodo.8171401Beauvoir, Varoluşçuluk ve Sonsuz
https://www.posseible.org/index.php/pub/article/view/160
<p>Bu makalede Simone de Beauvoir’ın Pirus ve Sineas adlı eserinde savunduğu insan yaşamının anlamının sonsuzun herhangi bir biçiminde bulunamayacağı iddiası incelenmiştir. Beauvoir insanın sonsuzda anlam arama biçimlerini sorgular. Sonsuz; Tanrı, insanlık ve Hegel’in sunduğu Tin olmak üzere üç farklı biçimde karşımıza çıkabilir. Beauvoir bu alternatiflerin her birini inceleyerek onun kendi varoluşçuluğunun temel ilkeleriyle uyuşup uyuşmadığını denetler. Ona göre sonsuzun bu farklı biçimleri insanın temel varoluşsal özgürlüğüyle çelişmektedir ve bu nedenle de metafizik anlamda hayatın anlamı olarak belirlenmeye uygun değildir.</p>Deniz SOYSAL
Telif Hakkı (c) 2023 POSSEIBLE
https://creativecommons.org/licenses/by/4.0
2023-07-252023-07-25121203210.5281/zenodo.8171421Pandemi, Yapısöküm ve Şans
https://www.posseible.org/index.php/pub/article/view/143
<p>Yeni koronavirüsün (SARS-CoV-2) ortaya çıkışına ve yol açtığı sarsıntılara ilişkin yaygın bir fikir şöyle dile getirilebilir: Bir virüs geldi ve dünyaya büyük bir kargaşa getirdi. Ancak biliyoruz ki aslında virüs uygarlığımızın büyük saflığının ya da masumiyetinin başına gelmedi. Aksine o uygarlığın içinde vuku buldu ve uygarlığın mevcut koşulları altında bir pandemiye dönüştü. Üstelik bedenler de ancak bir yaralanabilirlik imkanından itibaren sarsıntıya uğradı. Pandemi kırılganlığımızı bize bir kez daha gösterdi; bununla birlikte pandemi yalnızca yıkım getirmedi. Birlikte oluşumuza ve dünyada oluşumuza ilişkin çok sayıda soruyu da kendisiyle birlikte getirdi. Şayet dünyaya yönelik sınırsız bir şiddetin varlığı da bu sorular arasında ise, şansımız da dünyayla kurduğumuz mevcut ilişkinin ötesine geçme gayretimizle ilişkili olacaktır. Bu makalede farklı uğraklardan geçerek pandemi üzerine felsefi bir soruşturma gerçekleştirmeyi deniyoruz. Bu çalışmada yapısökümün hem pandemiyi hem de dünyayla başka bir ilişkinin olanaklarını düşünmek için fırsatlar sunduğunu kayda geçiyoruz. Bu çalışma yıkım ve soru olarak pandeminin bir bağlamın içinde vuku bulduğuna dikkat çekmeyi denerken bir yandan pandemi deneyiminin tele-teknolojik ağlarla eş-belirlendiğini hatırlatmakta, diğer yandan ise geleceğe ilişkin bir şansı Antroposen kavramının da işaret ettiği bir şiddetin ötesini düşünmekle ilişkilendirmektedir. Şansımız dünyada varolma modalitelerimizi yeniden düşünmekten geçmektedir.</p>Tacettin ERTUĞRUL
Telif Hakkı (c) 2023 POSSEIBLE
https://creativecommons.org/licenses/by/4.0
2023-07-252023-07-25121335410.5281/zenodo.8171450Descartes’ın ve Leibniz’in Rasyonalist Felsefesinde Dil Sorunu
https://www.posseible.org/index.php/pub/article/view/151
<p><em>Bilgi problemi üzerinde odaklanan Yeniçağ filozofları, aynı zamanda bilginin ifadesi ve iletilmesinde aracılık eden dili araştırmaya yönelir. Bu çalışma Rene Descartes ve Gottfried Wilhelm Leibniz başta olmak üzere rasyonalist düşünürlerin dile dair görüşlerini incelemeyi ve söz konusu görüşlerin ileriki dil araştırmalarına katkılarını tespit etmeyi amaçlamaktadır. Çalışmamız, erken rasyonalistlerin dil görüşlerinde üç temel temanın belirlenebileceğini ortaya koymuştur. Bunlar arasında, mevcut kullanımdaki dillerin işlevleri ve problemli yönleri hakkındaki görüşleri (1); bilgiyi mükemmel bir şekilde ifade edebilen ideal bir dil tasarımları (2) ile dilin insan aklını ve ruhunu temsil eden özel bir yeti olduğuna dair görüşleri (3) sıralamak mümkündür. Araştırmamız, adı geçen filozofların görüşlerinin modern ve çağdaş dil felsefesinin, dil biliminin ve enformasyon kuramının gelişimini etkilediğini göstermiştir. </em></p>Svıtlana NESTEROVA COŞKUN
Telif Hakkı (c) 2023 POSSEIBLE
https://creativecommons.org/licenses/by/4.0
2023-07-252023-07-25121557110.5281/zenodo.8171462Pierre Hadot’nun “Diyalog Etiği” Kavrayışı Bağlamında Platoncu Diyalog Kavramı: Bir Çözüm İhtimali
https://www.posseible.org/index.php/pub/article/view/146
<p>Platon’un diyaloglarında ele alınan problemlerin çoğu hâlâ güncelliğini korumakla birlikte, bunların söz konusu metinlerde ele alınış biçimi de en az tartışmaların kendisi kadar üstünde durulması gereken bir unsurdur. Zira bu felsefi soruşturmaların diyalog formunda olması hem Platon’un hem de Antik Yunan felsefesinin genel karakterine ilişkin önemli bir göstergedir.</p> <p>Bu makalede Platon’un diyalog kavrayışının sadece felsefi bir tartışma için değil, insanlar arasında her türden rasyonel ilişkinin tesis edilmesi için gereken ahlâki bir zorunluluk olmasının yanı sıra, içinde bulunduğumuz dönemde hakikatin sarsıldığına ilişkin tartışmaları körükleyen temel unsurlardan birinin hakiki diyalogdan giderek uzaklaşılması olduğu öne sürülecektir. Bu sorunun çözümü Pierre Hadot’nun “diyalog etiği” kavramı ekseninde tartışılacaktır.</p>Burak SAYIN
Telif Hakkı (c) 2023 POSSEIBLE
https://creativecommons.org/licenses/by/4.0
2023-07-252023-07-25121728710.5281/zenodo.8171448Düşünce Zanaati
https://www.posseible.org/index.php/pub/article/view/153
<p>Edgar Allan Poe ve H. P. Lovercraft, psikanalitik ve felsefi tartışmaların nesnesi haline geldikçe popüler kurmaca yazarı imajından kurtulmuşlardır. Bu iki önemli edebi figürün bir evi, bir dağ gölünü, bir gözü, bir canavarı ya da bir kenti betimlerken ortaya koydukları özgün tarz, canlıyla cansız arasında spekülatif bir belirlenemezlik alanı açar. Sigmund Freud’un “Tekinsiz” ve <em>Haz İlkesinin Ötesinde </em>adlı çalışmalarında ele aldığı bu sorunsal, spekülatif gerçekçilik ve nesne yönelimli ontoloji gibi çağdaş felsefelerde farklı biçimlerde ifade bulmuştur. Spekülatif gerçekçilik Quentin Meillassoux’dan ilham alırken, nesne yönelimli ontolojinin temellerini atan düşünür Graham Harman’dır. Bu makale, insan zihninin zar benzeri yapılanışının Poe ve Lovecraft tarafından nasıl tasvir edildiğini ortaya koymak amacıyla Meillassoux’nun <em>kopma</em> (<em>rupture</em>) kavramından yola çıkacak, bu kavramı Freud’un belirlenemezlik üzerine söyledikleriyle ilişkilendirecek ve son olarak Harman’ın Lovecraft yorumundan yararlanacaktır. Makalede atıf yapılan “Usher Malikânesinin Çöküşü,” “Gammaz Yürek”, “Cthulhu’nun Çağrısı” ve “Deliliğin Dağlarında” öykülerinin örneklediği üzere, Poe’nun ve Lovecraft’ın farklı biçimlerde de olsa edebiyatlarında <em>düşünce zanaati </em>diye adlandırılabilecek bir şeyi ortaya koyduları iddia edilecektir. Buna göre canlı ve cansız, belirlenemezliği ve spekülatif düşünceyi üretmek üzere dokunan zar benzeri yüzeylerde dolaylı bir iletişime geçer.</p>Hakan ATAY
Telif Hakkı (c) 2023 POSSEIBLE
https://creativecommons.org/licenses/by/4.0
2023-07-252023-07-25121889910.5281/zenodo.8171446